Yaratan Rabb’inin adıyla oku! (Alak-1)
İslâm medeniyetinin en gözde kütüphanelerinden biri olan Beytü’l Hikme Abbasiler tarafından Bağdat’ta kurulmuştur. Abbasilerin diğer devletlere göre daha farklı bir yönetim anlayışı benimsemelerinin bir sonucu da eşine rastlanmayan çok kıymetli bir yazma eser kütüphanesini kültür ve medeniyet tarihine kazandırmalarıdır. Beytü’l- Hikme’nin ilk adımlarının Harun Reşid tarafından saray içinde bir kütüphane olarak atıldığı fakat zamanla artan kitap sayısıyla beraber sarayın yan tarafına Hizanetü’l Hikme adında İslâm medeniyetinin bilinen en eski kamu kütüphanesinin kurulduğu bilinmektedir.
Beytü’l Hikme en parlak dönemini Halife Me’mun döneminde yaşamıştır. Amorian hanedanının son üyesi III. Mihail ile Halife Me’mun arasında geçen savaşın galibi olan Me’mun, savaş tazminatı olarak III. Mihail’den elindeki Yunanca yazma eserleri istediği ve bu yazmaların halifenin elçilerine teslim edildiği bilgisi kaynaklarda yer almaktadır. Kütüphanenin günden güne daha da çok gelişmesiyle beraber farklı ihtiyaç ve birimler de hâsıl olmuştur. Kütüphaneyi bölümlere ayırmakla görevlendirilen Yahya b. Ebu Mansur kütüphaneye rasathane, coğrafi ölçümler birimi, tercüme odaları ve okuma salonları eklemiştir. Böylelikle Beytü’l Hikme kütüphane olma fonksiyonunun yanı sıra artık bir akademiye, yükseköğretim kurumuna dönüşmüştür. Beytü’l-Hikme’nin yönetimi Sahibu Beyti’l-Hikme adı verilen müdür tarafından sağlanıyordu. Çalışanlara iyi miktarda maaş verilmekteydi. Araştırmacıların çalışma ortamı şartları her geçen gün daha da iyileştirilmekteydi ve bu durum da birçok araştırmacıyı Beytü’l Hikme’ye bir diğer ismiyle Bilgelik Evi’ne çekmekteydi.
İslâm kültür ve medeniyetinin en önemli yapılarından olan Beytü’l Hikme 1258 senesinde Moğolların Bağdat’ı işgal etmesi sonucunda faaliyetlerine son vermiş; Hülagü’nün de Bağdat’a girmesiyle Beytü’l Hikme yakılıp yok edilmiştir.
Kütüphane olma fonksiyonun yanı sıra rasathane, coğrafi ölçümler atölyesi, tercüme birimlerinden oluşan ve İslâm dünyasının ilk ilim akademisi olma özelliğini taşıyan Beytü’l Hikme yalnızca bir akademi olmakla kalmamış İslâm ilim, medeniyet ve kültür tarihi açısından da önemli bir rol oynamıştır. Birçok önemli ilim insanını İslâm ve bilim dünyasına kazandıran ve çok sayıda disiplinler arası çalışmalara imza atılan bir yüksek öğretim kurumu vazifesi de gören Beytü’l Hikme, İslâm medeniyetinin çok yönlü ve bir ilim medeniyeti olduğu gerçeğinin en somut örneklerindendir.
Ayşegül İrem Kazdal